Ana içeriğe atla

Erkek hastalarda testosteron seviyeleri ile kardiyovasküler hastalıklar arasındaki bağlantı

Herkese merhabalar, bir süredir blogumda paylaşım yapmıyordum. Bugün güzel bir paylaşım yapmak istedim. İlgimi çeken konulardan birisi olan "kardiyovasküler hastalıkların çeşitli hormonlar ile değişen risk seviyesi" ile ilgili The Lancet dergisinde S. Page'in testosteron seviyesi ile ilgili olarak yazdığı yorumu ben de yorumlayacağım.

Yorumun ve bazı makalelerin kısa özetleri ve sonuç - Testosteron seviyesi, TT (Testosteron terapisi) ve hastalıklar arasındaki bağlantı
Çeviri, ek yorumlar ve çıkarımlar tarafımdan yapılmıştır. Çeviriler birebir olmayıp yorumlanmış ve kısaltılmıştır. Bu yazı amatör bir yazıdır, detaylı bilgi için kaynaklardan sonraki notu okuyunuz.

Yaşlı erkeklerde testosteron reçete edilmesinin pek çok riskleri olduğu düşünülmüştür ve bu riskler mortalite ile ilişkilidir. Santral hipogonadotropik hipogonadizm hastası olan genç bireylerde hayati olan testosteron tedavisinin yaşlı erkeklerde uygulanması pek çok şüpheyi de beraberinde getirmiştir. Her ne kadar yeni olmasa da bu şüpheler üzerinde yeni çalışmalar yapılmalıdır.

Araştırmalar ortaya koymuştur ki hem yaşlı erkeklerde görülen testosteron eksikliği, hem de ekzojen testosteron alımı kardiyovasküler hastalık riskini artırabilmektedir. Androjenlerin azalması yağ oranını artırmakta, insülin direncini artırmakta ve yağsız vücut kütlesini ise azaltmaktadır. Eksiklik, sonuç olarak Tip II Diabetes Mellitus ve Kardiyovasküler hastalıklara sebep olabilmektedir. Ekzojen testosteron alımı ise HDL kolesterol seviyesini düşürebilmektedir. Bu da testosteron alımının kardiyovasküler komplikasyonlara neden olabileceğini açıklamaktadır.

Testosteronun bir tedavi olarak kullanılabileceğine dair şüpheler bazı araştırmacılarca yapılan retrospektif analizlerde ortaya konmuştur.
Vigen ve meslektaşlarının testosteron seviyeleri  300 ng/dL'den düşük olan yaklaşık 8700 yaşlı erkek üzerinde yaptığı araştırmada 1200 hasta koroner anjiyografi uygulandıktan ortalama 500 gün sonra testosteron tedavisine başlamış.
1700 civarı vakanın 700 kadarı ölüm ve geri kalanı da yarı yarıya inme ve miyokardiyal enfarktüs ile sonuçlanmıştır. Testosteron tedavisi almayan 7000'den fazla hastada 700'e yakın ölüm, 400 miyokardiyal enfarktüs ve 500 inme vakası görülmüş. Testosteron tedavisi alan 1200 civarı hastanın 70'e yakını ölmüş, 30 inme ve 20 miyokardiyal enfarktüs ile sonuçlanmıştır. Yüzdesel olarak yapılan hesaplar ve birkaç yıl süren takip aşaması sonucu Vigen, testosteron terapisinin yan etkileri olabilecek bir tedavi seçeneği olacağını vurgulamıştır. Yine bu makalesinin testosteron tedavisinin potansiyel riskleri üzerindeki tartışmalara katkıda bulunabileceğini belirtmiştir.
Finkle ve meslektaşlarının yaptığı bir başka araştırmada da testosteron terapisinin artmış miyokardiyal enfarktüs riski olduğu ortaya konmuştur. Finkle tedavi başlangıcından sonraki 90 günlük süredeki enfarktüs oranı ile bir yıl öncesine kadar olan oranı karşılaştırmıştır. Ayrıca fosfodiesteraz tip 5 inhibitörü (sildenafil, tadalafil) kullanan hastaların da sonra/önce oranını karşılaştırmıştır. Bu bakılan iki parametre sonradan karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak Finkle, testosteron tedavisinin artmış bir miyokardiyal enfarktüs riski doğurduğunu öne sürmüştür.
Bu iki araştırma testosteron tedavisinin riskli olduğunu ortaya koymuştur. Fakat Shores ve meslektaşlarının yaptığı bir başka çalışmada ise testosteron seviyeleri desilitre başına 250 nanogramdan az olan 1000 kadar 40 yaş üstü erkek ile çalışılmış testosteron tedavisi alan erkeklerin ölüm oranı %10 olarak hesaplanmış, almayanların ise bunun 2 katı olduğu ileri sürülmüştür. Shores ise testosteron tedavisinin olumlu sonuçları olduğuna değinmiştir.

Randomize klinik çalışmalarda da doyurucu bir sonuç alınamamış, bazı çalışmalar yarıda kesilmiş ve kesin bir sonuç ortaya konamamıştır. Sonuç olarak Page, retrospektif analizlerle testosteronun kesin etkisinin kanıtlanamayacağını ve randomize çalışmaların testosteron tedavisinin nasıl doğru bir biçimde uygulanması gerektiği ile ilgili bilgi birikiminin artması için daha fazla yapılması gerektiğini anlatmıştır.

Türkiye'de bu tedavi ile ilgili yaptığım internet araştırmasında Akdeniz Üniversitesinde yaşlı erkeklere andropoza karşı testosteron replasmanı yapıldığı ile ilgili bir haber buldum. Fakat yukarıdaki tartışmalarda belirtilen durumların Türkiye'de ne ölçüde araştırıldığını bilmemekteyim. Fakat yaptığım çıkarım şudur ki Türkiye'de de dünyada olduğu gibi testosteron tedavisinin uzun vadede etkileri yeterince araştırılmamıştır.

KAYNAKLAR (Link olarak)
1. http://www.thelancet.com/journals/landia/article/PIIS2213-8587(14)70082-8/fulltext#bib8
2. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed?cmd=Search&term=JAMA%5BJour%5D+AND+310%5BVolume%5D+AND+1829%5Bpage%5D
3. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed?cmd=Search&term=PLoS+One%5BJour%5D+AND+9%5BVolume%5D+AND+e85805%5Bpage%5D
4. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed?cmd=Search&term=J+Clin+Endocrinol+Metab%5BJour%5D+AND+97%5BVolume%5D+AND+2050%5Bpage%5D
5. Türkiye ile ilgili haber http://www.sondakika.com/haber/haber-andropoza-testosteron-replasman-tedavisi-3674691/

Not: Bu yazı bir tıp öğrencisi tarafından diğer öğrenciler için yazılmış amatör bir yazıdır. Profesyonel bir makale veya kâr amacı güden bir bilim yazısı değildir. Zaten konumum itibariyle böyle birşey yapmak haddime değildir. :) Öğrenci olarak yorumlama yapılmıştır. Bu yorumu okuyanların yazıyı sadece bilimsel anlamda yorumlamaları, yazılanlardan yola çıkarak kendi üzerlerinde bir tedavi denememeleri tavsiye edilir. Hastalık riski olanların uzman bir doktora başvurmaları ve sadece doktorlarının vereceği tedaviye uymaları gerekmektedir. Burada yazılanlarla ilgili sorumluluk kabul edilmemektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fizyoloji laboratuvarı- Kurbağa deneyleri

Kurbağanın deserebre edilmesi ve sonra da spinal kurbağa elde edilmesi, tıp fakültelerinde gösterilen klasik bir deney olup Merkezi Sinir Sistemi'nin fizyolojik işlevlerini anlamamıza yardımcı olur. Burada kalp atımları değerlendiriliyor. Deneyde deserebre ve spinal kurbağanın davranışları ve fizyolojik durumu gösterildi. Kurbağanın gözlerini birleştiren bir çizginin hemen arkasından kesilerek deserebre kurbağa elde edilir. Kurbağanın -zıplayabildiği, -suda yüzebildiği, -suya ters bırakılınca düz konuma geçebildiği görülür. Bir nevi kulak işlevi gören Timpanik zarın hizasından kesilince spinal kurbağa elde edilir. Kurbağanın geriye kalan vücudu kısa süreli spinal şoktan sonra istemsizce çekme refleksleri ni yerine getirebilirken geriye kalan (yukarıda bahsettiğimiz) davranışlar ve hareketler artık yapılamamaktadır. Daha sonra hala çalışmakta olan kalbin atımları şematik olarak bilgisayar ortamında izlendi. Ekstrasistolik kalp atımları görüldü.

Puberte prekoks

HAZIRLAYAN:  Fatih Mehmet Kaya  (lütfen izin almaksızın yazımı kullanmayınız!!) ÖNEMLİ NOT!!: BU BİR HASTA BİLGİLENDİRME YAZISI DEĞİLDİR!!! Bir  ders proje sunumu  olarak intörn doktor iken tarafımca  akademik amaçlar la hazırlanmıştır. Burada yazılanlarla ilgili bir sorumluluk kabul olunamaz. Sunum planı Normal puberte ve hormonal kontrol Puberte evreleri ve Tanner klasifikasyonu Erken puberte (puberte prekoks), çeşitleri, etyolojisi GnRH bağımlı puberte prekoks ve tedavisi GnRH bağımlı olmayan puberte prekoks ve tedavisi Giriş: Hormonal kontrol Hipotalamik GnRH pülsleri pitüiter gonadotropinlerin sekresyonunu sağlar. Ultrasensitif gonadotropin çalışmaları, puberteden önce LH ve FSH seviyeleri düşük olsa da, onların pülsatil olarak sekrete edildiğini göstermiştir.  Prepubertal hipotalamik-pitüiter-gonadal sistem hem negatif feedback kontrolü hem de γ -aminobütirik asit (GABA) ile baskılanır.  Puberte ilerledikçe LH pülslerinin ...

Hiperparatiroidi (ders sunumu)

Hazırlayan: Fatih Mehmet Kaya ÖNEMLİ NOT. Dönem 6'da intörn iken hazırladığım bu ders sunumu, akademik fikir verme amacı ile yazılmış olup, yazılanlardan sorumluluk kabul edilemez. Bu yazıyı lütfen izinsiz olarak alıp  sitenizde veya başka bir yerde kullanmayınız. Paratiroid bezi: Anatomi •     Paratiroid bezleri her biri 30-40 mg ağırlığında gelen ve gri ve sarı renkli olan bezlerdir. Her insanda tipik olarak 4 adet bulunur. •     Tiroid bezinin arka komşuluğunda üst ve alt paratiroid bezleri bulunur. •     Böylece paratiroid dokusu erişkinlerde ortalama 120-160 miligramdır. Paratiroid bezi: Embryoloji •     Paratiroid bezlerin üst çifti embryonun dördüncü brankiyal poşlarından, alt paratiroid bezleri ise timus gibi üçüncü brankiyal poştan gelişir. •     Ektopik bezlerin yerleşim yerleri sık olarak timik kalıntılar, anterior mediastende ve nadir olarak da karotis kılıfı, perikard ve far...